Nasreddin Hoca bir ahbabından borç almış. Elde avuçta olsa Hoca hemen ödeyecek ama yoksulluğun iki gözü de kör olsun. Daha vadesi gelmeden adam alacağı için Hoca’nın kapısını aşındırmaya başlamış. Bir böyle iki böyle derken yine bir gün adam borcunu istediğinde;
– Şu anda yok ama, demiş, çok yakında ödeyeceğim,
Böylesi düşman başına, adam yüzsüz mü yüzsüz:
– Söyle Hoca, ne zaman vereceksin, kimden bulup vereceksin!
– Evin önüne çalı ektim!
– Niye?
– Koyun sürüsü geçerken yünleri çalıya takılacak.
– Sonra?
– Bizim hatun bu yünleri toplayacak, yıkayacak, tarayacak, eğirecek, dokuyacak, ben de götürüp satacağım.
– Eee?
– Ne e’si be adam, sordun ya, senin paranı o zaman öyle ödeyeceğim.
Buna kim gülmez; adam da kasıklarını tuta tuta gülünce Hoca:
– Gidi hâlden bilmez, demiş, peşin parayı gördün ya gül bakalım!